İş Sağlığı ve Güvenliğinde Geldiğimiz Nokta
Zekai GÖNÜL
İş Güvenliği Uzmanı
Bilindiği üzere 2012 yılı aralık ayında 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun çıkmasıyla tehlikeli ve çok tehlikeli iş yerlerinde SGK lı çalışan bulunması halinde çalışan sayısına bakılmaksızın kendi bünyelerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi yoksa bu hizmeti dışarıdan almaları gerekiyor. Çalışan sayısı 50 nin üzerinde olan az tehlikeli iş yerleri de bu hizmeti almaları gerekiyor. Daha önce çalışma hayatında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hususlar 3008, 1475 ve 4857 sayılı iş kanunlarının içerisinde yer alıyordu. Ülkemizde ilk defa 6331 Sayılı Kanun’la sadece çalışma hayatında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgi görev, hak, yetki ve sorumlulukları düzenleyen bir kanuni düzenleme yapılmış oldu. Bu kanunun çıkmasında ILO Direktifleri ve AB Müktesebatının etkisi olduysa da ülkemiz ekonomisi için; çalışma hayatının, üretim sektörünün ayrılmaz birer parçası olan işveren ve çalışanlar için son derece önemli bir adım atılmış oldu.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’un çıkması ve kademeli olarak uygulamaya koyulması, bu kanuna ve 4857 sayılı İş Kanunu’na dayalı olarak çıkartılan yönetmelikler, atıfta bulunulan standartlar ile çalışma hayatında işveren ve çalışanlar açısından çok önemli gelişmeler yaşandı. İnşaat başta olmak üzere bütün üretim sektörlerinde iş veren bina ve eklentilerini, kullanılan ekipmanları, servisleri, yemekhane ve yatakhaneleri çalışanların sağlığını, güvenliğini tehlikeye atmayacak şekilde düzenleyip bakımlarını yaptırılırken çalışanlara gerekli olan kişisel koruyucu donanımlarda temin edilerek çalışanlara imza karşılığı veriliyor. Ayrıca çalışanların işe alınırken gerekli tahlil ve tetkikleri yapılıp yapacakları işe uygun olup olmadıkları iş yeri hekimleri tarafından tespit ediliyor. Çalışanlara gerek mevzuatla ilgili gerekse sağlık konuları, teknik konular ile çalışacakları alanlarla ilgili özel eğitimler, talimatlar iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı tarafından verilerek kayıt altına alınıyor. Yapılan iş ile ilgili oluşabilecek riskler ve alınması gereken önlemler raporlanıp yangın, deprem gibi acil durumlarda işverenin, çalışanların ve çevrede bulunanların olaya nasıl müdahale edecekleri, nasıl hareket edecekleri de belirleniyor. İş yerlerinin büyük çoğunluğu iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alıyor ya da kendi bünyesinde iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, yardımcı sağlık personeli bulunduruyor.
6331 Sayılı Kanunun bunca olumlu yanına karşılık ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili daha kat edecek çok mesafemiz olduğu da bir gerçek. Peki son kanuni düzenlemenin yapılmasının üzerinden yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen iş güvenliği konusunda neden istenen başarı sağlanamıyor? Neden halen ağır yaralanmalı, organ kaybı olan ve ölümlü kazaları yaşamaya devam ediyoruz? Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki işverenlerimizin önemli bir kesimi iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yapılacak çalışmaları üretime getirilmiş ek bir maliyet olarak bakarken çalışanlarımız da basit gerekçelerle iş güvenliği ile ilgili yerine getirilmesi gereken hususları işlerini zorlaştırıp yavaşlattıkları gerekçesiyle benimseyemiyorlar. İşverenler açısından düşünüldüğünde olası bir yaralanmalı veya ölümlü bir kaza, sürekli maruziyet sonucu ortaya çıkabilecek bir meslek hastalığının işgücü kayıpları, tedavi masrafları, tazminat ve diğer giderler göz önüne alındığında iş sağlığı ve güvenliği konusunda zamanında yapılacak harcamalar çok küçük miktarlarda kalmaktadır. Çalışanlar açısından ise konu daha da önemlidir. Çünkü öncelikle söz konusu olan çalışanın bizzat kendi sağlığı ve güvenliğidir. Olası bir kaza ya da meslek hastalığını ortaya çıkması durumunda en büyük bedel çalışanın bizzat kendisi ve ailesi tarafından ödenmektedir. Peki bu konuda çalışanlarımızın üzerine düşen nedir? Toplu koruma tedbirleri zaten işveren tarafından alınacak ve gerekli olan kişisel koruyucu donanım malzemeleri gene işveren tarafından temin edilerek çalışanlara teslim edilecektir. Çalışanların üzerine düşen sadece aldığı eğitim, imzaladığı talimat ve taahhütler doğrultusunda iş güvenliği tedbirlerini alarak çalışmaktır. Üretim açısından iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tedbirlere uyulması işin daha hızlı yapılmasını sağlamaz. Trafikte kurallara uygun hareket eden sürücünün diğerlerinden daha hızlı gidemeyeceği gibi. Diğer yandan hiçbir trafik kuralına uymayan, hız limitlerini sürekli aşan bir sürücü ile birlikte taşıdığı yolcuların akibeti de çoğunlukla çok acı ve trajik olarak sonlanmaktadır.
Tıpkı iş güvenliği kurallarına uymadan, gerekli kişisel koruyucu donanımları kullanmadan, hiçbir eğitim almamış, hiçbir talimat ve taahhüt imzalamamış gibi çalışanların trajik akibeti gibi. Fakat iş güvenliği kurallarını benimseyip uygulayan bir işyeri ve bunlara uygun olarak çalışanların istikrarlı bir ilerleme sağladığı bir gerçektir.
Bir işyerinde iş sağlığı ve güvenliği konusunda bir ilerleme sağlanıp istenilen sonuçların alınabilmesi için çalışanlara “güvenlik” kavramını benimsetmek kadar işveren ya da yetkilendirdiği kişiler tarafından sahada yapılan çalışmaların denetlenmesi ve bir disiplin sisteminin kurulup işletilmesi de o kadar önem taşımaktadır. Eğer işveren tarafından çalışanların denetimini sağlayacak bir mekanizma kurulup işletilmezse verilen eğitim ve talimatlar, alınmış olan toplu koruma tedbirleri, ekipmanların bakımı, muayenesi, temin edilip çalışanlara verilen kişisel koruyucu donanım malzemeleri çalışanların ve işletmenin güvenliğini sağlamaktan çok uzak kalmaktadır.
Bir kısım iş yerleri -ki sayıları oldukça fazla- iş sağlığı güvenliği hizmeti almakla hukuki ve vicdani sorumluluğun kendi üzerinden kalktığını düşünüyor. Ağır yaralanmalı ve ölümlü kazaların en yüksek oranda meydana geldiği inşaat ve madencilik sektörü başta olmak üzere bir çok iş yerinde günlük-haftalık-aylık hedefler tutturulmaya çalışılıyor. Daha uzun soluklu bir planlama yapılmıyor, yapılamıyor. Bazı işyerleri biliyoruz ki 8-9 yıl önce hangi yöntemlerle çalışıyorlarsa bugün de aynı yöntemleri kullanıyorlar. Ne üretim tekniklerinde ne de iş güvenliği konusunda farklı ve yenilikçi bir yaklaşım göster(e)miyorlar. Siparişler yetiştirilmeye, imalat taahhütleri yerine getirilmeye çalışılırken çalışanların sağlığı, güvenliği hatta işletmenin geleceği telafisi imkânsız risklerle karşı karşıya bırakılıyor.
Alanlarında yetkin olan iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları yaptıkları saha kontrollerinde ki tespitler doğrultusunda işverene düzeltici, önleyici ve iyileştirici önerilerde bulunup bunu onaylı deftere açıkça yazdıklarında işveren ya da yetkilendirilmiş işveren vekilinin bu konuda bir aksiyon plânı yapıp bunu çok hızlı bir şekilde hayata geçirmesi gerekiyor. Çalışanların işe giriş muayenelerinin yapılıp temel ve spesifik iş sağlığı güvenliği eğitimlerinin, iş güvenliği talimatlarının, toplu koruma tedbirlerinin alınıp kişisel koruyucu donanım malzemelerinin verilmiş olması işverenin diğer sorumluluklarını ortadan kaldırmıyor. İş sağlığı ve güvenliği işveren, çalışanlar, alt işveren ve tedarikçileri ilgilendiren bir sistem değil bir çok bileşeni olan multidisipliner bir sistemdir. Bileşenlerinden biri veya bir kaçı iş güvenliği konusunda zaafiyet gösterirse diğer unsurların iş güvenliği konusunda titiz bir çalışma yapması yeterli olmamaktadır. Bir zincirin kuvveti, sağlamlığı ancak en zayıf halkası kadardır.
Geçen 10 yılın tecrübesi bizlere gösterdi ki günlük-haftalık düşünmeyip uzun vadeli düşünen, iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli çalışmayı yapan, denetim ve disiplin mekanizmasını kurup işleten işyerleri ulusal ve uluslar arası ölçekte büyük başarılara imza atıyor ve çok büyük projeleri hayata geçiriyorlar. Sadece günü kurtarmaya çalışanlar ise işletme olarak 10 yıl önce ki konumunu ısrarla muhafaza etmeye çalışıyorlar. Halbuki işyerleri teknik konularda piyasanın gerektirdiği yenilikleri vakit kaybetmeden hayata geçirirken çalışanların sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren konularda var olan tedbirlerin, tekniklerin uygulanmasında geride kalabiliyorlar. Bir insanın hayatı yapılacak olan üretimden, onun getireceği maddi kazançtan daha az mı önemli? Ya işletmenin geleceği ?..
Kazasız, belasız günler dileğiyle…
Zekai GÖNÜL
İş Güvenliği Uzmanı